MEVLANA'YI YENiDEN TANIMAK İÇİN

UNESCO tarafından bu yıl 'Mevlana Yılı' ilan edildikten sonra tüm dünya sufi düşünürü çeşitli etkinliklerle anmaya başladı. Kimi baleye konu yaptı, kimi sergiye kimi müziğe. Ama hiç şüphesiz en zor olanı Mevlana'yı klişelerden arınarak anlatmak ve anmaktı. 19 Haziran gecesi İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürlüğü '2007 Mevlana Yılı' etkinliklerinin açılışında ilk kez sergilenen ve önceki akşam Harbiye Açıkhava'da seyirciyle buluşan 'Rumi'nin başarısında klişelerden kaçmak oldu.

Orhan Şallıel'in bestelediği BKM yapımı 'Rumi' adlı etno-senfonik gösteri Mevlana'yı doğumundan itibaren farklı bir bakış açısıyla anlattı seyirciye. Önce hafızlar çıktı sahneye, sonra Mevlânâ'nın Anadolu topraklarına göçü anlatıldı. Mevlana'nın öyküsüne ses veren Ali Gül oldu. Nihayet Celaledddin, Mevlana olduğunda Yılmaz Erdoğan çıktı sahneye. Sadece azıcık sakal bırakarak hiçbir klişeye sığınmadan Mevlana şiirlerini okuyarak onun felsefesine ses verdi. Onun sesine eşlik eden Hüsnü Şenlendirici'nin klarneti de seyirciyi 'hoşgörü'ye davet eder gibiydi. Bir hikâye edasında Mevlâna'nın hayatını anlattı 150 kişilik dev prodüksiyon sahnede. Ama en çok alkışı 'sema'ya kendine özgü bir yorum katan sufi dansçı Tarık Azizi aldı.
'Rumi'de adı en çok geçen Şems'ti elbette. Ve Mevlana'nın Şems için yazdığı şiirler okunduktan sonra semazenler çıktı sahneye. Kimi sahnede kimi seyircilerin arasında ilahiler eşliğinde Mevlana'nın öyküsüne son noktayı koydu. Dolayısıyla 'kör gözüm parmağına' tehlikesinden ve oryantalizm tuzağından kaçarak Mevlana'yı seyirciye yeniden anlattı 'Rumi'. Ve sonunda Erdoğan hepimizin bildiği o şiiri okudu "Ne olursan ol yine gel..."